Bir Mecûsinin Şikayeti
Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” halîfe iken, şark cephesi kumandanı olan Sa’d bin Ebî Vakkâs, Kûfe şehrinde bir köşk yaptırmak istedi. Bir Mecûsînin evi, arsaya bitişikti. Burayı da satın almak icap etti. Mecûsî satmak istemiyordu. Evine gidip hanımına danıştı. O da; “Onların Medîne’de bir halîfeleri var. Ona gidip şikâyet et!” dedi. Medîne’ye gelip halîfenin sarayını aradı. Dediler ki:
– Onun sarayı, köşkü yoktur.
– Peki şimdi nerededir?
– Kendisi şehir dışına çıktı.
Gidip aradı. Askerleri, muhâfızları göremedi. Toprak üstünde uyumuş birini görüp dedi ki:
– Halîfe Ömer’i gördün mü?
Hâlbuki bu zât, Hazret-i Ömer idi.
– Onu niçin arıyorsun?
– Onun kumandanı, benim evimi zorla satın almak istiyor. Kumandanı, halîfeye şikâyet etmeye geldim.
Hazret-i Ömer, Mecûsî ile evine geldi. Kâğıt istedi. Evde kâğıt bulunmadı. Bir kürek kemiği gördü. Kemik üzerine, Besmeleden sonra; “Ey Sa’d! Bu Mecûsînin kalbini kırma! Yoksa hemen yanıma gel!” diye yazdı. Mecûsî, kemiği alıp evine gelip, hanımına: “Boşuna yoruldum. Bu kemik parçasını kumandana verirsem, alay ediliyor sanıp, çok kızacak.” dedi. Kadının ısrar etmesi üzerine Sa’d hazretlerine gitti.
Sa’d, askerleri arasında oturmuş, neş’e ile konuşuyordu. Bir ara gözü, uzakta duran Mecûsînin elindeki kemiğin üzerindeki yazıya ilişti. Emir-ül-müminîn Ömer’in yazısını tanıyıp ansızın rengi soldu. Bu âni değişikliğe herkes şaşırdı. Sa’d, Mecûsînin yanına gelip dedi ki:
– Her ne istersen yapayım! Aman beni Ömer’in karşısına çıkarma! Zîrâ, onun cezâsına tâkat getiremem.
Mecûsî, kumandanın bu durumunu görünce, hayretten aklı gitti. Aklı başına gelince, hemen Müslüman oldu. “Neden, hemen Müslüman oldun?” diyenlere şu cevabı verdi:
– Bunların halîfelerini gördüm. Yamalı hırkasını örtünmüş, toprak üstünde uyuyordu. Büyük kumandanlarının bundan titrediklerini de gördüm. Bunların hak dinde olduklarını anladım. Benim gibi, ateşe tapan bir kimseye böyle adâlet yapılması, ancak hak olan dine inananlarda olur.
Kaynak; Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn