KISSA

BATI MEDENİYETİ ETKİSİ ALTINDA İSTANBUL SÖZLEŞMESİ-2

Geçen yazımızdan devamla sözleşmeyi analiz edelim.
3. Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir. Bu paragraf 4. Maddenin içinde 3. Şık
Cinsiyet (İngilizce olarak sex), doğuştan gelen biyolojik özellikleri içeren bir terim, toplumsal cinsiyet (gender) ise sonradan öğrenilen ve cinsiyete toplum tarafından biçilen rol, sorumluluk ve davranış beklentilerini kapsayan bir terim olarak kullanılıyor. Batı medeniyetini tanımlarken “Boyama-Değiştirme” illüzyonu diye bir terim kullanmıştık burada da bunu net olarak görüyoruz. Toplumsal cinsiyeti eşitliğini savunurken toplum tarafından cinslere daha doğrusu kadına biçilen role daha doğrusu bu haksız role karşı olduklarını söylüyor her cinsin eşit olması gerektiğini savunduklarını belirterek yine ustaca “Boyama-Değiştirme” mesleklerini icra ediyorlar.
Şimdi bakalım gerçek böylemi? Ya da neden “Boyama-Değiştirme” diyoruz.
1.kadına bu rolü toplum mu verdi?
2.gerçekten bu rol haksızlık mı?
3.bu rolden gerçekte kadınların çoğunluğu rahatsız mı?
4.bu konuda kadınlar tarafsız objektif ve her yönüyle bilgilendiriliyorlar mı?
Bu soruların cevaplarını doğru olarak verebilirsek her şey çok daha net anlaşıldığı gibi öyle birkaç kadın müsveddesinin (kendilerine hakaret etmiyorum çünkü onlar kendilerini çok daha kötü anlamlarda isimlendiriyorlar, mesela; sü*tük, fah*şe gibi sizlerden özür dileyerek ve affınıza sığınarak yazıyorum bu kelimeleri) söylediklerinin doğru olup olmadığı daha net ortaya çıkacaktır.
1. Kadına bu rolü toplumu verdi? Yani toplum mu kadına çocuğunu doğur bak büyüt dedi. Daha hafif ve fıtratına yatkın ev işlerini yap diyen toplum mu? Daha duygusallık gerektiren çocuk büyütmeyi terbiye etme işini toplum mu verdi. Kadınlara başlarını örtmelerini toplum mu söylüyor? Yoksa bu sorumlulukları ve daha fazlasını yükleyen Allah (cc) mı?
“Allâh’ın insanlardan bir kısmını, diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Sâliha kadınlar, Allâh’a itaatkârdırlar. …..“ (Nisa/34)
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerinden bağlasınlar.…. (Nur/31)
Yukarıda zikrettiğimiz ayetler Kuranı Kerimde ki iki ayetten bölümlerdir. Burada Allah cc aile yöneticiliği işiniz erkeğe veriyor ve bu konuda erkeği kadınlardan daha yetenekli yani bu iş için daha ehil olduğunu beyan ediyor. Diğer ayeti celile de ise kadına başını örtmesini emrediyor. Şimdi bunu toplum mu kadına yükledi? Kadına başını örtmesini emreden toplum mu?
Burada bir şey ortaya çıkıyor; feministler kime karşı? Toplum derken neyi kast ediyor? Yani feministler Allah’a mı cc karşı, toplumun dikte ettiği kurallara mı? Feministler, İstanbul sözleşmesini yapanlar açıkça Allah’ın cc hükümlerine karşı olduklarını söyleyemiyorlar ismini toplumsal cinsiyet, toplumun yükledikleri mesuliyet gibi söylemlerle gerçeği değiştiriyorlar. Bu düşünce ve söylemlerde bulunan, ateistler, feministler, Kemalistler, demokratlar için söyleyecek sözüm yok eyvallah. Benim sözüm Müslümanlara! Ey Müslüman kardeşim! Kuranı kerim kimin kelamı? Bu kitabın Allah’ın cc kelamı olduğuna Cebrail as vasıtasıyla Hz. Muhammed sas e indirilen ve O sas nun tarafından bizlere ulaştırılan ilahi düsturlar, Allah’ın cc biz insanlar için yaşanılması gereken en güzel kanunlar olduğuna iman ediyorsan bu görevin toplum tarafından erkek ve kadınlara verilen bir görev olmadığını bilakis bu görevin Allah cc tarafından erkeğe de kadına da yüklenen görevler olduğunu bilirsin bilmelisin. Bir Müslüman bu çelişkiye düşmemeli kuranın bizzat rabbi tarafından indirilen yaşam kaynağı ve ilkeleri olduğunu çok iyi bilmeli ki imanı zedelenmesin. Yoksa? Yoksası şu olur bu saydığımız feministlerden ateistlerden bir farkı olmaz. Bu işin toplumsal cinsiyet yönü inşallah diğer maddelere de mümkün olduğunca bakmaya devam edeceğiz. Rabbime emanet olun dualarınızı beklerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir