Şanlıurfa Sıra Geceleri Tarihçesi
Şanlıurfa Sıra Geceleri, Uzun bir tarihe tanıklık yapan bir gecedir. Eski Adıyla Ahi Örgütü.
Urfa Sıra Geceleri Tarihe Uzanan Bir Kültür Geleneğidir.
Şanlıurfa Sıra Geceleri Tarihçesi
Urfa sıra gecelerinin başlangıcı ile ilgili elimizde yazılı bir kayıt bulunmamaktadır. Yörenin yaşlı kişilerinin anlatmalarından bu geleneğin yüz elli iki yüz yıldan daha eski bir geçmişinin olduğu söylenebilir. Zira Urfalıların; Dedemin dedesinin zamanında da sıra gecesinin yapıldığı şeklindeki ifadeler, geleneğin kökeninin çok daha eskilere dayandığını gösterir. Geleneksel kültürümüzün önemli bir parçasını oluşturan Yâren geleneği ve Urfa sıra gecesi, çağdaş edebiyat ürünlerimize yansımış, roman, öykü ve sinemada önemli yer bulmuştur. Örneğin Kemal Tahir’in Sağır Dere ve Kör Duman adlı romanlarında. Yaren geleneğinin toplumsal yaşamı derinden etkileyen önemli bir sosyal kurum olduğu dikkati çeker.
Sıra gecesi, genel bir tanımla, her meslekten oluşan arkadaş gruplarının haftada bir gün, sırayla birinin evinde yaptıkları sazlı sözlü, yemekli sohbet toplantılarıdır. Sıra gecesi, sıraya katılan kişilerin resmi kurumlarda ve esnaf sınıfından olmaları dikkate alınarak hafta sonları, özellikle cumartesi geceleri yapılır. Sıra gecelerinin kimi zaman, gecenin ortamına göre, sabahın ilk ışıklarına kadar sürdüğü olur.
Erkeklerin kendi aralarında yaptığı sosyal ve kültürel içerikli bu oluşumun, geçmişi çok eskilere dayanan geleneksel bir yapısı olduğu dikkati çekmektedir. Asıl amacı yardımlaşma, dayanışma ve geleneksel kültür değerlerini yaşatarak gelecek nesillere aktarma olarak ortaya çıkan sıra gecelerinin bu yapısı, Osmanlı Ahilik teşkilatının bir tür devamı ve kalıntısı olduğu düşünülebilir. Bu nedenle bugün Anadolu’nun çeşitli yörelerinde, değişik ad ve usullerle devam etmekte olan bu geleneğin kökenine ve değişim evrelerine tarihi süreç içerisinde kısaca bir bakarak, bu geleneğin dünü, bugünü ve yarını arasında bir köprü kurmuş ve böylelikle oluşumunu, mantığını daha iyi anlamış olacağız.
Ahi örgütü ve Ahilik, kökü eski Türk töresine bağlı olan ve Anadolu’da yüksek bir gelişim gösteren esnaf, zanaatçı, çiftçi gibi bütün çalışma kollarını içine alan bir esnaf ocağı, esnaf birliğidir.
Bu kavram aynı zamanda esnaf teşkilatı içerisinde oluşturulan dostluk, arkadaşlık ve kardeşlik anlamlarındadır. Şöyle ki, hemen her alanda faaliyet gösteren esnafın yarı resmi sosyal bir derneği niteliğinde olan Ahilik teşkilatının asıl amacı meslek erbabı yetiştirme çalışmaları çerçevesinde, yoksullara yardım, dayanışma ve çalışma sevgisini aşılamaktır. İş yerlerinde tezgâh ve atölyelerde çıraklıktan kalfalığa, ustalıktan Ahi babalığına yetişip uzmanlaşarak yükselmenin, ahlak değerlerine bağlı olarak bilgi, beceri ve sanatkârlık öğretisi verilir. Birlik ve ocaklarda bu amaca yönelik olarak yapılan binicilik, müzik ve çeşitli oyun eğitimi gibi sosyal ve kültürel çalışmalarla teşkilat üyeleri arasında birlik ve beraberliğin sağlanması öngörülür.
Türkler’in Orta Asya’dan taşıyıp getirdikleri, ancak Selçuklular ve Anadolu beylikleri döneminden itibaren oluşumunu, yapısını, misyonunu ve mantığını öğrenebildiğimiz Ahilik Kurumu, 18. yüzyıldan itibaren Esnaf Gediği adıyla yeni bir esnaf birliğine dönüşerek varlığını sürdürmüştür. Ahiliğin, Osmanlılar döneminde Anadolu’da birçok şehirde gedik, lonca gibi adlarla örgütlenerek yaygınlaştığı görülmektedir. Özellikle Edirne, İstanbul, Bursa, Kastamonu, Amasya, Çankırı, Kırşehir, Konya, Sivas, Erzurum, Urfa ve Diyarbakır’da Ahilik esnaf teşkilatının önemli bir sosyal kurum olarak varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Ahilikte üyelere Fütüvvet nâmelerde belirtilen üçü kapalı üçü açık diye nitelenen altı iyi ahlak ve insanlık kuralı benimsetilirdi. Bunlardan kapalı olan üçü:
- Eline dikkat et hırsızlık, zorbalık ve kötülük etmemek için.
- Diline dikkat et yalan, iftira, kovuculuk, dedikodu, küfür ve hakaret yapmamak için.
- Beline dikkat et başkalarının namusuna, onuruna dokunmamak için. Açık olacak öteki üç şey
de: - Eli açık olacak: Düşkünlere yardım için.
- Kapısı açık olacak: Konuk ya da bir şey istemeye gelenler için.
- Sofrası açık olacak: fakirlere, muhtaçlara yemek yedirmek için. Ahiler, kız çocuklarına da şu öğüdü verir ve üç şeyi benimsetirler:
- İşine dikkatli ol
- Aşına dikkatli ol
- Eşine dikkatli ol. Yani ailenin, evinin işini ihmal etme, iyi yemek pişir, idareli ol ve kocana sahip olmayı bil. (Çağatay, 1996;38)
Bugün yurdumuzun çeşitli yörelerinde, Ahilik geleneğinin devamı olarak gördüğümüz ancak daha değişik ad, forum ve içerikte yapılan sazlı sözlü, yemekli sohbet toplantıları
bulunmaktadır.
Urfa sıra gecesi gruplarını oluşturan kişilerin Ahilik teşkilatında olduğu gibi çoğunlukla ticaretle uğraşan esnaf ve zanaatkâr sınıfından olması ve aynı amaca yönelik faaliyet göstermeleri, sıra gecelerinin, eski Ahilik teşkilatının geleneksel yolla günümüze ulaşan devamı olduğunu göstermektedir.
Urfa sıra gecelerinin başlangıcına dair elimizde herhangi bir yazılı kayıt bulunmamaktadır.
Urfalı yaşlı kişilerin anlatmalarından bu geleneğin yüz elli iki yüz yıldan daha eski bir geçmişinin olduğunu söyleyebiliriz. Zira Urfalıların; “dedemin dedesi zamanında da sıra gecelerinin yapıldığı”, “ dedemin dedesinin anlattığına göre” şeklindeki ifadeleri, bu geleneğin kökeninin çok daha eskilere dayandığını göstermektedir. Hasan Açanal’ın Urfa Tarihi adlı eserinde verdiği bilgilerden 19. yüzyılda Urfa’da sıra gecesi yapıldığına işaret edilmektedir. (Açanal, 1997) Yukarıda belirttiğimiz gibi Ahilik teşkilatından sıra gecesine dönüşmüş olan ve usul, kural yöntemleriyle sözlü yollardan aktarılan bu geleneğin başlangıcı için kesin bir tarihi belirlemek olanaksızdır.
Sıra Gecesi, Ariflerin Söze Geldiği Çırakların Dize Geldiği Şiirlerin Saza Geldiği Gecelerdir.
Urfa sıra gecelerinin çok eski dönemlerden beri sürüp gelmesinin, yaşamasının ve büyük bir keyifle yaşatılmasının en önemli sürükleyici unsuru ve nedeni müzik ve müzikli yemek sohbetlerdir. Her ne kadar müzik icrası gecenin belirli bir bölümünde yapılırsa da, yemek faslı sırasında yapılan sohbet ve muhabbetlerin ana teması da müzik, makam, çalgı ve eski ustaları yâd etme gibi müzikle ilgili konulardır. Başka bir söyleyişle müzik, Urfa sıra gecesinin hamuru, harcıdır diyebiliriz.
Eski Dönemlerden Kalan Arkadaşlık Toplantılarının Adıdır Urfa Sıra Geceleri
Eski dönemlerde evlerde arkadaşlık ortamında yapılan sıra geceleri, yabancıların yani Urfa dışından gelenlerin yoğun ilgisi üzerine son yıllarda ticari lokanta ve otel restoranlarında yapılmağa başlanmıştır. Çeşitli amaçlarla Urfa’ya gelen yerli ve yabancıların sıra gecelerine büyük ilgi duydukları ve mutlaka katılmak istedikleri dikkati çekmektedir. Hatta illerden sıra gecelerine katılmak isteyen gruplar için turlar düzenlenmekte, tarihi, coğrafi ve dini mekânlar gezilmekte ve Şanlıurfa turizmine büyük katkı sağlamaktadır. Haftanın belirli gecelerinde bu tür ortamlarda yapılan sıra geceleri tamamen müzik ve oyun ağırlıklıdır. Müzik programlarında çoğunlukla Urfa türküleri ve Urfa oyun havaları çalınıp söylenir. Bu bağlamda sıra gecelerinde program yapan profesyonel müzik grupları oluşmaya başlamıştır. Bugün başta Urfa olmak üzere İstanbul ve Ankara’da Urfalı sanatçıların oluşturduğu çeşitli gruplar, televizyonlarda, odalarda, lokanta ve otel restoranlarında düzenlenen sıra gecelerinde müzik programları yapmaktadırlar.
Evlerde, odalarda arkadaş gruplar arasında yapılan Urfa sıra gecesinde zaman zaman politikadan edebiyata, günlük olaylara kadar her çeşit konunun konuşulup tartışıldığı olur. Geleneksel saygı, sevgi ve dostluk kuralları içerisinde sunulan her çeşit görüş ve düşünce dinlenir, kabul görür veya eleştirilir. Yörede çeşitli nedenlerle ortaya çıkan kan davaları,
düşmanlıklar ve kırgınlıklar, sıra gecesi üyeleri tarafından sıra gecelerinde barıştırılır tatlıya bağlanır. Sıra gecesi üyeleri aynı zamanda bir sosyal yardım fonu oluşumunda yoksullara, düşkünlere, asker ailelerine ve ölü evlerine çeşitli yardımlarda bulunur.
Urfa sıra gecelerinde içecek olarak çay, kahve ve ayran ikram edilir.
Kahve, yörede “mırra” denilen sade, acı kahvedir. Gecenin başlangıcında ve bitiminde verilen mırranın yapılması, sunumu ve içimi, belirli geleneksel kurallara bağlıdır. Kahve, güğüm de denilen bakır ibrikte iyice kaynatılır. Bir süre dinlendikten sonra başka bir güğüme süzülür ve küçük kulpsuz fincanlara bir yudum kadar konularak ikram edilir. Acı kahve bir yudumla içildikten sonra boş fincan, kahveyi sunana verilir.
Urfa’da sıra gecelerinin önemli unsurlarından birisi de yemek ve yemek faslıdır. Sırada, müzik programı ve söyleşileri bittikten sonra yemek faslına geçilir. Urfa Sıra gecesinin özgün yemeği çiğköftedir. Aslında çiğköfte bütün Şanlıurfa yöresinin geleneksel mutfağının başyemeğidir. Çiğköfte yapımında kullanılan malzemenin özelliği ve hazırlanması ayrı bir ustalık işidir. Tadını, kıvamını tutturmak maharet ve deneyim ister.
Herkes iyi çiğköfte yapıp yoğuramaz. Çiğköfte, sıra gecesine katılan kişiler arasında bulunan usta yoğurucular tarafından yapılır.
Urfa sıra gecesi, mevsime göre açık veya kapalı alanlarda yapılır. Soğuk havalarda yapılan sıra gecesi yukarıda da belirttiğimiz gibi sıraya katılan kişilerin evlerinde, oda ve salonlarında yapılır. Sıcak mevsimlerde ise açık alanlar tercih edilir. Yaz aylarında geceleri bile sıcaklığın 20 derecenin altına düşmediği Urfa’da, kapalı alanlarda bulunmak oldukça zordur. Bu nedenle sadece Urfa’da değil yöre halkı sıcak yaz gecelerini çoğunlukla dışarıda geçirir. Yörede çok bulunan akrep, yılan, çıyan korkusundan yüksek yerlerde veya damlarda yatarlar.
Urfalıların birçoğu bahar ve yaz aylarında Urfa çevresinde bulunan dağlarda kayalara oyulmuş mağaralara, bağ ve bahçelere giderler. Bu mağaraların içi halı, kilim ve yastıklarla döşenir, mangal, ocak kurulur. Kimi zaman gece ve gündüz bu mağaralarda kalındığı olur. Kışın kapalı alanlarda evlerde yapılan sıra geceleri, baharla birlikte yaz mevsiminde bağ, bahçe ve mağaralarda aynı gelenek içerisinde devam eder.
Sosyal, ekonomik ve mesleki eğitim, yardımlaşma, dayanışma ve dostluk ortamı niteliğinde bir kurum olan Şanlıurfa sıra geceleri yüzyıllar ötesinden sürüp gelen esnaf örgütü Ahiliğin kural ve prensipleri ile örtüşen bir geleneğin devamı olduğu görülmektedir. Osmanlılar döneminde Anadolu’da şehir, kasaba ve hatta köy gibi daha küçük yerleşim bölgelerine kadar yayıldığı görülen Ahi birlikleri, esnaf Gediği ve Yâren toplulukları, günümüzde de Şanlıurfa sıra gecesi gibi değişik ad ve usullerde varlığını sürdürmektedir.
Urfa Sıra Gecesini Anlatan Şiirler
Divanla açılır sıra gecesi
Fasılda söylenir Urfa türküsü
Tamburacı Derviş gazel ustası
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Mıkım Tahir’siz olmaz neşesi
Araban’ı dinle gör onda sesi
Arapoğlu Mehmet çalar hep sazı
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Hacı Nuri Hafız’sız olmaz gecesi
Acemaşiranda naziktir sesi
Kürdîyi okusun Cuan hoş sesi
Urfa’da yapılır sıra gecesi
Şükrü Hafız gazel şarkı deryası
Çoktur besteleri bitmez hevesi
Neşesiyle söyler Davudî sesi
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Tenekeci Mahmut okur Navruzî
Çoğürcü Aziz’den dinlerken sazı
Çiğ köfteyi yoğur bırak sen nazı
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Bedirhan Kırmızı söyler Uşak’ı
Dinler Buluntu Mırıne Hocası
Bak söylüyor Halil Hafız İrakî
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Mahmut Coşkunses’i dinle eyvanda
Hoyratı türküyü okur her yanda
Her gece dinlerdik onu ekranda
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Seyfettin Sucu Şarkın bülbülü
Geçmezdi kedersiz gecesi günü
Okurken açardı lalesi gülü
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Necip Müslim çalar cümbüşü sazı
Okuyor İbrahim gel dinle hacı
Gel sen de mihman ol Mehmet Çadırcı
Urfa’da yapılır sıra gecesi.
Sırada
Çiğköfte var sırada
Ye üstüne tatlıyı
Acı kahve sırada.
Bu gece sıra kimde
Allah bilir hekimde
Eylül de böyle geçti
Belki yapar hekimde. * (Akbıyık, 2006, 134,248)
Urfa Sıra Gecelerinde Söylenen Yöresel Türkülerinden:
Ayağına giymiş kara yemeni
Sallanma sevdiğim öldürdün beni
Dünya düşman olsa severim seni
Mavzer kurşuniyle vursalar beni
Sen bir yana ben bir yana yan yana
Kaşlar kara gözler benzer ceylana
Dere kenarında bir ev yapmışam
Kerpicim tükendi naçar kalmışam
Bir yâr için çok cefalar çekmişem
Sen bir yana ben bir yana yan yana
Sen bir yana ben bir yana yan yana
Kaşlar kara gözler benzer ceylana
Ağlama yâr ağlama anam
Mavi yazma bağlama
Mavi yazma tez solar anam
Ciğerini dağlama
Bugün ayın üçüdür güzel
Girme bostan içidir
Dudakları bal şeker güzel
Dilin badem içidir.
Öyledir yâr öyledir güzel
Aşkın beni söyletir
Almış Yâri yanına güzel
Şarkı beste söyletir.
Tamburam rebap oldu
Ciğerim kebap oldu
İstedim vermediler
Bir zalim sebep oldu
Aman aman aman aman
Ben sana hayran
Ördek suya dal da gel
Yârdan haber al da gel
Eğer yârim gelmezse
Yalvar yakar al da gel
Aman aman aman aman
Ben sana kurban
Ördek göllerde olur
Şahin kollarda olur
Yâri gurbete giden
Gözü yıllarda olur
Aman aman aman aman
Ben sana hayran.
KAYNAKLAR
Açanal, Hasan (1977), Urfa Tarihi, Şurkav Yayınları, Urfa.
Akbıyık, Abuzer (2006). Şanlıurfa Sıra Gecesi, Şanlıurfa.
Aslan, Ensar (2003). Halkbilimi Araştırmaları, Dicle Üniversitesi Yayınları, Diyarbakır.
Aslan, Ensar (2008). Türk Halk Edebiyatı, Maya Akademi Yayınları Ankara.
Cenikoğlu, Tarıman (2002). Akşehir Folklorundan Bir Demet, Ankara.
Cenikoğlu, Tarıman (1998). Akşehir’de Sıra Yârenleri, İstanbul.
İbn-i Batuta Seyahatnamesi. Çeviren; Mehmet Şerif Çavdaroğlu, (1917-1919) İki cilt. İstanbul.
Çağatay, Neşet (1993). Ahiliğin Ortaçağ Anadolu Toplumuna Etkileri, I.
Uluslararası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996.