BİR HADİSİ ŞERİF VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
BİR HADİSİ ŞERİF VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
İbni Ömer (r.a)den rivayet edilen ve Ebu Davut’ta geçen bir hadisi şerifte; “Kendisini bir kavme benzetmeye çalışan kimse o kavimden’dir” buyurmuştur.[1]
Hadisi şeriften anlaşılan şey ne olmalıdır?
Bir kavme benzemekten kast edilen şey nedir acaba?
- Dış görünüş mü?
- İç duygularla alakalı bir şey mi?
- Hepsi mi, yoksa delilsiz bir hayali kavramlar bütünü mü?
- Sahi hangisi acaba?
Ben genelde karşılaştığım, izlediğim, okuduğum, konuştuğum ortamlardan çıkardığım sonuç; büyük çoğunluk tarafından, kılık kıyafet, sakal sarık, yeme içme vb. şeylerin algılanıp anlaşıldığı yönündedir.
Burada bir dip not mahiyetinde fikir beyanı yaparak yazıya devam etmek isterim. Şöyle ki; naçizane benim düşünceme göre Müslümanları başka bir “İslam’a” (sunulan İslam) inandırmadan esas İslam’dan (indirilen İslam) uzaklaştırmak, bağlarını koparmak çok zor belki de imkânsız derecesinde bir iştir.
Bu Hz. Muhammed (S.A.S.) in vefatından hemen sonra başlamış günümüze kadar gelmiş belki de kıyamete kadar sürecek bir harekettir. Ve kıymetli İslam âlimleri de bu hareketin adına “israiliyat” diyerek Müslümanların dikkatini çekmiş, uyarmaya çalışmışlardır.
Şimdi bu dipnot mahiyetindeki hatırlatmadan sonra konumuza dönersek eğer, bu hadisi şerifi nasıl anlamamız gerektiği noktasına bakalım.
Yukarıda da dediğim gibi genelde şekli olarak algılanıyor bu hadisi şerif.
Bir kişi suyu üç yudumda içmez ise hemen ikaz ediliyor, sakalla ilgili tartışmalar o kadar çok ve şiddetli oluyor ki sanırsın sakal bırakmak farz olmuş! (haşa) sağ elle yemek, suyu ayakta içmemek, tuvalete sol ayakla girmek, bir yere sağ ayakla girmek vs.
Gerçekten bir kavme benzememek ten istenen bu mu?
- Yoksa ahlaki davranışlar mı?
- İnançla ilgili hassasiyetler mi?
Terazide hile yapmamak, başkasına zarar vermemek, komşunun haklarına hassasiyet göstermek, ilim tahsil etmek, iyi bir aile reisi olmak, insanların güvenini kazanmak, infak etmek, gıybet, dedikodu etmemek, yalan söylememek, aleyhine de olsa haktan kaçmamak. Değerli dostlar bizler hadislerinde, ayetlerinde özünü bırakıp şekliyle alakadar olduğumuz andan itibaren rotamız şaşmaya başlamış demektir. Hazreti Resülüllah (s.a.s.) ın “ben güzeli ahlakı tamamlamak için gönderildim” demiyor mu? Ve Hz. Aişe (r.anhuma) Hz. Peygamber (s.a.s.) in ahlakı sorulduğunda “O (s.a.s.) nun ahlakı kurandır” demiştir.
Hadislere uymak, hadisleri ve ayetleri yaşamaktır, hadisi şeriflere uymak, ne bir gece yılbaşı kutlamalarını protesto etmek, nede sarıkla cüppeyle dolaşmaktır.
Dinin içeriğini anlamak, içini boşaltmadan yaşamaktır.
Eğer hadislerde Resülüllah (s.a.s.) ın bizden istedikleri yılda bir gece protesto, birkaç gecede ibadet olsaydı inanınki şimdiki İslam düşmanları, münafıklar, hepimizden belki daha çok yapacaklardı.
Şayet sakal, cüppe giyim kuşam olsaydı unutulmasın ki Ebu cehil, Ebu leheb gibi İslam düşmanları da aynı şekilde giyiniyorlardı. Mesele bunlar değil mesele sürülen hayat ta, mesele kişisel ve toplumsal ahlak anlayışında. O zamanki müşriklere muhalefeti, Peygamber (s.a.s) ve arkadaşları yaşadıkları hayat ve iman ettikleri akideyle yapıyorlardı.
Onların yaptıkları, yalan, çıkarcılık, fuhuş, zulüm, aileye davranış, kadın hakları, çocuk hakları, komşu hakları, ticaret, güven duyulma, emanete hıyanet etmeme, gibi hayatın ta kendisi olan değerler ile İslam’ın iman noktasında emrettiği ilkelerle “tevhit, kulluk, ibadet,” gibi yapıyorlardı.
Bugün baktığımızda İslam dünyası tam tersi olmuş durumda bir hayat biçimi yaşıyor, kılık kıyafette, su içmede, oturup kalkmada sünnete gösterilen hassasiyetin yüzde biri bile ahlaksal anlamda ve iman noktasında gösterilmiyor maalesef. Hiç öyle itiraz etmesin kimse gerçek maalesef bu benim haklılığımı anlamak için şöyle etrafınıza bir bakın göreceksiniz.
Ticarette adam kandırma, hileli mal satma, adam kazıklama gibi ticari faaliyetler men edilmemiş mi?
Komşuya haksızlık etmemek, kadına hakaret etmemek, evladını İslami değerlerle büyütmek Ayet ve Hadisle emredilmemiş mi? Günün her saatinde iyiliği emretmek kötülükten men etmek, zekatı en ince noktasına kadar hesap edip vermek, infak etmek, namazı adam gibi kılmak, kulluğu bizzat Hz. Muhammed (s.a.s.) gibi yani her davranışını örnek alıp hadis, sünnet dediğimiz şanlı Peygamber (s.a.s.) gibi yapmak görevimiz değilmi? Uzatabiliriz ama zannedersem konu anlaşılmıştır.
Şunu da özellikle belirteyim, ben kimse hadisleri ve sünneti Resulullah (s.a.s.) ı benim anladığım gibi anlasın, sakal bırakmasın, sarık takmasın, suyu üç yudumda içmesin gibi iddialarda bulunmuyorum. Böyle bir yetkimde iddiamda yok. Ben sadece şunu hatırlatıyorum ve her Müslümanın kendisine şu soruyu sormasını istiyorum; “Gerçekten hadislerde bizden istenen şey nedir!!! Hz. Resulullah (s.a.s.) bizden şekilcilik mi istemiş yoksa hayatımızı değiştirecek ahlaki kurallar mı? Ve O Resul (s.a.s.) Müslüman topluluğu oluştururken hangi şeylerin üzerinde durdu, insanların nelerini değiştirdi?” şöyle bir saat bu konuda zihin jimnastiği yapılsın amacıyla hatırlatma yapmak istedim. O kadar…
[1] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/106-107.
ALLAH razı olsun ömer abi,bilinmesi gereken bir konuya değinmişsiniz…
Allah cc hepimizden razı olsun. cümlemizin amellerini makbul amellerden saysın inşallah Reşit kardeşim
Yazınızı okudum.allah razı olsun.çok açıklayıcı rabbim emeginizin karşılıgını cennetle ecirlendirsin insallah.güzel konulara deginmişsiniz hocam ALLAH razı olsun bu görüşte ve bu yoldan(kuran)dan rabbim gerçekleri anlayıp amel eden kullardan eylesin.VESSELAM
eyvallah kardeşim bütün dualarına ve temennilerine yürekten amin diyorum